20 Ekim 2013 Pazar

İnsan Tanıma Sanatı - Bünyamin Gülmez
Aziz Şimşek20 Ekim 2013 Pazar 0 yorum


Üniversitemizde hukuk topluluğunun etkinliğine katılma fırsatım oldu.Bünyamin Gülmez'in konuşmacı olarak yer aldığı seminerden gözüme çarpan ayrıntıları paylaşmak istedim.

Akıcı bir konuşması ve konuları kişilerden yola çıkıp örneklerle anlatması beğenimi kazandı.

Zamanın kısıtlı olmasından dolayı çok sayıda örneklere yer vermemiş olması açıkçası beni üzdü,çünkü akıcı olan anlatışından ötürü kendisini dinlemek gerçekten hoş.

Genç ve nitelikli oluşu benim için örnek bir konuşmacı olmasında etkili.
Yaşı konusunda bilgi alamamış olsam da aşırı derece genç göstermekte ve bu yüzden dolayı üniversite öğrencilerinden zannettim kendisini..

Şimdi Bünyamin Gülmez'in resmi sitesinden hayat hikayesini paylaşmak isterim.Eğer fırsatını bulur iseniz konuşmalarına gerçekten katılmanızı tavsiye ederim.

Bünyamin GÜLMEZ

Türkiye'nin ilk değerler bankası "İYİLİKBANK" projesinin mimarı ve uygulayıcısı olan Gülmez, insan kişiliğini ve doğasını konu alan “başarının arama motoru insan” , “el yazınız sizi anlatıyor”, “kaliteli yaşam sanatı” ve “insan tanıma sanatı” isimli kitapların yazarıdır.

Koordinatörlüğünü iki sene sürdürdüğü Emotional Growt Organization A.Ş. ve Zero Point Association ile seminer-eğitim, gezi-kültür, spor-medya alanlarında faaliyetlerde bulunmuş olan Bünyamin Gülmez, ağırlıklı olarak iş dünyasına ve ailelere seminer ve eğitimler vermektedir.

Gülmez, Dünyada ilk defa yapımına başlanan insan psikolojisine göre evler projesinin fikir mimarı ve danışmanlığını yapmaktadır. Halihazırda ENNE GROUP ltd. Şti. grup başkanıdır. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde insan doğası ve kişiliği üzerine çalışmaları ile bilinen İKBAL üzerinde tezli yüksek lisansını tamamlamıştır. Kişilik Tipleri üzerine doktora düzeyindeki çalışmaları devam etmektedir.

İnsan kaynakları ve yönetim danışmanlığı alanında Türk Hava Yolları Turkish Ground Service A.Ş. ve İZBAN A.Ş. başta olmak üzere önemli şirketlere hizmet vermeye devam etmektedir.

 Bir dönem "Girişimci Programının" sunuculuğunu da yapan Bünyamin Gülmez, kişilik tipleri, sıfır merkez liderlik ve grafoloji(el yazısından karakter tahlili) konularında bilim uzmanı olarak seminer ve konferanslar vermeye devam etmektedir.

  • Kalbinizle düşünün
  • Zamanı iyi değerlendirin
  • Hayallerinizi gerçekleştirin
  • Başarılı olmak için çalışın
  • Ve sonucu elde edin...
İnsan hayatındaki en değerli şey akıldır.

Akıl gücünüzü kullanarak kişilikleri ve kişiliğinizi görebilirsiniz...
Bu yazı www.bunyamingulmez.com adresinden alıntıdır.

Siteyi mobil görüntüleme
Aziz Şimşek 0 yorum

Herhangi bir sitenin telefonlardan nasıl göründüğünü merak mı ediyorsun.Sitelerin telefondan nasıl göründüğünü bilgisayar üzerinden bakma imkanımız mevcut.Mobil temayı denemek için araştırırken buldum, aslında çok da işime yaradı.
operanın sunduğu güzel bir hizmet, mobil olarak gezinmek için adeta bir nimet..
Aslında opera mobil mini 7.1 sürümünün tanıtımına arz olarak geliştirdiği uygulama denilebilir.
Hemen incelemek isteyenler için site adresi:



Uygulama geliştirici arkadaşlarında bu tarz bi uygulama geliştirmesi bazı kişilerin işine yaracak düzeyde olabilir.Neyse umarım birilerine fayda sağlamıştır.



Aşk'a dair
Aziz Şimşek 0 yorum

Biraz da öznellik üzerine yazayım dedim ve aklıma daha önce eski bir kız arkadaşım için kullandığım bir metin dizisi aklıma geldi ve blogumda paylaşmak istedim.Mükemmel bir şey değil sadece cümleler bir araya getirilmiş ve güzel bir metin çıkmış bence dediğim gibi bence yani herkese göre değişebilir çünkü aşk ve sevgi öznel duygulardır. Buyrun metin..

Aşkı; bulmak zordur.. Öyleyse kıymetini bileceğiz aşkın. Bir kez  buldun mu yapışacaksın yakasına.Ellerini bir saniye bile ayırmayacaksın  aşkın üstünden.




Bir çiçek gibi sulayacaksın. Büyüteçeksin. Öyle uzaktan  bakmayla yaşanmaz aaşk.
Ruhunu adayacaksın. Beni düşündüğünde bedenin titreyecek, ellerin terleyecek, yutkunamayacaksın.

Özlem tutuşturacak seni, alev alev yanacaksın. Ayrılık fikri deli edecek seni……… Yokluğum aklına geldiğinde bir taş gibi yüreğine oturacak,ağırlığının altında ezileceksin. Yerinden kalkamaz hale geleceksin. Düşünemeyecek, konuşamayacak hatta ağlayamayacaksın.

SENİ SEVİYORUM dediğinde bunu sadece dilinle değil, yüreğinle, gözlerinle de söyleyeceksin.
Ben, beni sevdiğini senin söylemenle değil gözlerine baktığım zaman anlayacağım. Ancak o zaman inanacağım…….

Birlikteyken unutacaksın dünyayı; .Sadece bana ait olacaksın, ben de sana… Birbirimizden başka hiçbir şeyin önemi olmayacak.

Sana dokunduğumda kanın hızlı; hızlı; akacak. Yüreğin deli gibi çarpacak. Nefes nefese kalacaksın Ve sanma ki senden farklı; olacağım ben de…

Bin kilometre ötede olsam GEL  dediğinde koşacağım sana merak etme. Bir tek gün bile bırakmayacağım  elini.

Yanımda olmasan aklımda olacaksın, baktığım her yerde seni göreceğim……..

Ben aşktan bunu anlıyorum işte. Sıradan olmadım hiç. Birkaç sevgi sözcüğüyle geçiştirilecek aşklar bana göre değil.
Yaşayacaksam, doya doya yaşamalıyım aşkı. Her hücreme girmelisin. Bende hüküm sürmelisin. Aşk kaçağı; değil, aşk mahkumu olmalısın.

Şimdi bırakalım tedirginliği bir kenara. Kenetlensin ellerimiz ve aşk bizi alsın kollarına… Hadi ne duruyorsun gel artık herşeyinle bana…

Uzat ellerini birlikte sonsuzluğa yelken açalım...

Hani benim gençliğim nerede?
Aziz Şimşek 0 yorum

Genellikle çoğu kişinin küçükken yapmak istediği ama yapmadığı bir şeyler vardır, işte benim ki de öyle bir şey.. Küçükken hep uçurtma uçuranların hayranı oldum, kendi uçurtmamı yaptım ama hiç sağlam yapmayı beceremedim.Başkasına yaptırsam da iki üç gün sonra terazi kısmı elimde bozuluyordu.(Terazi kısmını uçurtmadan anlayan bir çok kişi bilir )

Hazır uçurtmalar vardı elbet ama hiç ailemden hazır uçurtma istemedim.Neden istemediysem artık şimdi keşke isteseydim diye dövünüyorum.Çocukluk aklı işte nasıl düşünmüşsem artık...

Çocukluk insanın bilinç altını oluşturan temel etkenlerdendir, ne zaman bi uçurtma görsem içim içime sığmaz ve sevinç kaplar beni.Felsefenin meyvelerini verdiği somut bi örnek olsa gerek diye düşünüyorum.

Bir de çok sevdiğim bir şarkı vardır, benim uçurtma hevesime seslenir gibi, tabi bana göre öyle tabi, normalde şarkının teması ve konusu farklı işte o şarkı;
Ahmet Kaya - hani benim gençliğim nerde?
Ahmet Kaya'nın bu eserini elimden geldikçe her zaman dinlemeye çalışırım, beni çocukluğuma götürür ve hüzünlendirir.Uçurtmam tellere takıldı sözünde benim iç ve dış hatlarımda bağlantılar ttnet gibi kopmaya başlıyor :)

Çocukluktan kalan herşey böyle ufak tefek şeyler olsa keşke, çok büyük acılar ve dertler birikmemiş olsa keşke, içini kemiren büyük çöküşler olmamış olsa keşke. neyse buyrun şarkımız;




Mahalle Maçı
Aziz Şimşek 0 yorum


Günlüğümde artık yeni bir kategori açıyorum adı, Hikayelerim ; hayal dünyamı ve geçmişimi harmanlayarak yazabildiğim kadar hikaye yazmaya çalışacağım.Profesyonel bir şey beklemeyin ama aklımdan dilime dökülen her şeyi yazmaya çalışacağım.İşte ilk örneğimi yazmaya başlıyorum, hikayemin ana düşüncesi ne olursa olsun rakibini hafife alma, doğru düşünüp sistemli oynamadıkça kaybetmeye mahkumsun..İşte hikayemiz buyurun..
Küçük bir çocuktum, minicik bir çocuk.Sokak sokak dolaşan,bisiklet süren, oyun oynayan her çocuk gibi ağlayıp, zırlayan, misket oynayan bir çocuktum.Bahar mevsimi gelince mahalle maçları yapardık.
Nedendir bilmiyorum ama yenilsek de oynardık, yensek de..
Bizim için fark etmezdi kazanmak ya da kaybetmek, biz eğlencesinde idik, birbirimizle çekişmekte, gol atmak için yarışmakta idik. Genellikle parkta yapardık maçları ve akşam ezanı okununca biterdi maçımız..
Parkta biz maç yaparken izleyenler olurdu, oyun oynayanlar, bisiklet sürenler hepsi olurdu.Maç yapmak için toplanmışken 5 kız geldi ve " biz de maç yapacağız " dediler.Hiç durur muyuz? hemen bağırmaya başladık " Siz gidin ip atlayın size göre değil top oynamak " dedik.Bağrışmalarımıza rağmen hiç aldırış etmeden aynı kelimeyi tekrarlıyorlardı.Biz de en sonunda " tamam ama aranızdan kaptan seçin, yazı tura yapıp maça başlayalım " dedik.Bizimkiler hemen " Mert sen kaptan ol " dediler.En iyi oynayan 5 kişi hazırlandık ve " Kaptan kim? " diye sorduk, arkalarda duran kızı göstererek " Nefise kaptan" dediler.Maça başladık umduğumuzdan daha iyi oynuyorlardı, bu kadarını beklememiştik.
Akşam ezanı okunmak üzereydi, maçın bitimi yaklaşmıştı.Yeneriz diye hafife aldığımız kızlar çok iyi oynuyorlardı.Bizden 2 fark öndelerdi. Bizimkiler toplanıp " Mert ileri çık, her zamanki taktikle gol atalım " dediler.Bende öne çıktım ve her zaman ki gibi uzun pas ile top bana gelmişti, kaleciyle karşı karşıya duruyordum.Kalecinin soluna yuvarladım topu ve gol olmuştu, tabi farkta bire düşmüştü.Aynı taktikle üç gol daha attım.O zaman anladım ki sistemli oynamak her zaman kurtarır...

Huzur bulduğum müzikler
Aziz Şimşek 0 yorum

Bazı şarkılar vardır, insanın içine huzur verir, dinledikçe dinler ve uzun bi süre başka bir işle meşgul olurken dahi o şarkıyı mırıldanırız, siz yapmıyorsanız bile ben yapıyorum bunu.. Dinlerken huzur bulduğum ve ruhumun derinliklerine inen şarkılar vardır, işte onlardan bahsediyorum.İnsanı dünyadan bi kaç dakikalığına alıveren ve ruhunu dinlendiren şarkılar bunlar..

3-5 dörtlükten oluşan yazı parçasıdır aslında, güzel bir ritm ve ezgi ile söylenen altı üstü şarkıdır ama kendi düşüncelerimizden, yaşadıklarımızdan ve hayallerimizden izler bulmuşsak eğer bir şarkıda işte o zaman ruhumuza inmiştir o sözler, bizi kendine sarmalamıştır.Kalbimizde ki eşsiz akarsuda akıp durmaktadır artık, biz istesek de istemesek de..

Bazı şarkılar vardır, keyfimizi yerine getirir, bize eğlence ile seslenir ”yeter artık neşelen Lan” der gibi haykırır, işte o şarkılar da kalbimizin eşsiz semalarında seyahat ederler.

” Müzik ruhun gıdasıdır. ” bu sözü söyleyen kişinin müziğe aşık bir insan olduğunu temenni ediyorum.Aslında sevdiğimiz çoğu şarkı haykırıp, bağırmak istediğimiz duygularımıza tercüman gibidir.Bu duygu ille de aşk olmak zorunda değildir. Örneğin; işsizlik, yoksulluk, huzursuzluk, mutsuzluk, eğlence, mutluluk, rahatlık gibi bir sürü duygularımıza tercümandır şarkılar. Sevdiğimiz her müzik aslında bir haykırıştır içimizde gelen.. 

Şarkılarla ilgili içimden geçenleri yazdığım sıkıcı bir yazı işte, ne demişler ” içine atma blog’una yaz.. “


Silifke'nin Tarihçesi
Aziz Şimşek 0 yorum

bugün farklı bir fikir belirdi kafamda, farklı bir şey, kendime dedim ki ” memleketimi blogumda tanıtmalıyım, yaşadığım yeri, doğup büyüdüğüm yeri kendimce kendime özel yorumlarımla anlatmalıyım ” çok da hoşuma gitti bu fikrim çünkü güzel Silifke’mi tanıtmak istiyordum aslında ve şimdi Silifke adlı kategorimin ilk yazısında Silifke’nin tarihçesinin Vikipedi’den alıntı hali ile sizlerle paylaşacağım…

Silifke, Türkiye’nin Mersin iline bağlı bir ilçe. Silifke, Mut’a 73 km, il merkezi Mersin’e 85 km ve Gülnar’a 70 km mesafede; Erdemli’nin batısında, Gülnar’ın doğusunda, Mut’un güneyinde, Toros Dağları ile Akdeniz arasına yer almaktadır. 2012 sayımına göre merkez nüfusu 55.501, toplam ilçe nüfusu 114.238′dir. Silifke, nüfus bakımından merkez Mersin ve Tarsus’tan sonra en büyük üçüncü ilçesidir. Antalya ve Mersin’i İç Anadolu’ya bağlayan Silifke, önemli yollar üzerindedir. Yapımı süren Akdeniz Sahil Yolu, Silifke’den geçmektedir. Tarihçe: İlçenin merkez nüfusu 1980′de 25.000′i bulmazken, 1990′da 38.000′e, 1997′de 45.000′e dayanmıştı. İlçenin nüfusu 2000 yılı nüfus sayımına göre 41.000′e düşmüştür. 2008 yılı sayımına göre merkezde nüfus 50.000 olup genelde ise 114 bine yaklaşmıştır. Silifke ilçesini Göksu (Kalykadnos) ırmağı ortadan ikiye ayırmaktadır. Göksu Irmağı’nın denize ulaştığı delta ve bu deltada oluşan Akgöl ve Paradeniz lagünleri, dünyanın önemli kuş toplanma merkezlerinden ve sulak alanlarından biridir. Bu nedenle Ramsar alanı ilan edilmiştir. Turizm, ilçenin önemli sahip olduğu önemli değerlerdendir.Silifke Kalesi, Cennet-Cehennem Obrukları, Jüpiter Tapınağı, Astım Mağarası, Uzuncaburç, Hamamlar, Ayetekla, Tokmar Kalesi, Liman Kalesi ve o masmavi Akdenizi görmeden gitmek olmaz. Büyük İskender’in komutanlarından ve Suriye Krallığı’nın kurucusu Selevkos I Nikator, şimdiki Taşucu’nun olduğu yerde, İonluların “Holmi” adıyla kurduğu koloniyi ele geçirip halkını da kıyıdaki Holmi (Akliman)’dan 12 km içeriye bugünkü Silifke’nin bulunduğu yere yerleştirmiş ve “Selevkos’un Şehri” anlamına gelen Seleucia kentini kurmuştur. Selevkos I Nikator’un kurduğu 9 adet kendi adındaki şehrin adını devam ettirdiği Seleucia, Helenistik dönemde Selefkoslar ve Ptolemeos (Mısır) krallıkları arasında sıkça el değiştirmiştir. Roma İmparatorluğunun MS. 395 yılında ikiye bölünmesinden sonra Bizans yönetimine giren Seleucia, Ayatekla’nın varlığından dolayı önemli bir hac merkezi durumuna gelmiştir.